Stade, Amsterdamı Andıran Bir Kanal Kasabası (Stade Gezisi 2/2)
- onur çelik
- 17 Eyl 2023
- 2 dakikada okunur

Stade'de kamp alanında geçirdiğimiz ilk günümüz burada. Ertesi gün Stade'ye doğru, Elbe nehrinden başlayıp göz alabildiğince uzanan elma bahçelerinin arasından, otobüsle yaklaşık 1 saat sürecek bir yola çıktık.
Stade'ye vardığımızda hava güneşili ve berraktı. Tren istasyonunun hemen yanında, içinde bir gölü de barındıran parktan geçerek şehir merkezine doğru yürüyüşe başladık. Tabii parkta spor yapan, hayvanlarıyla yürüyüşe çıkan, piknik sepetini doldurmuş, çeşitli oyunlar oynayan, oturduğu o huzur dolu banktan etrafı izleyen insanların arasından geçerek yine Almanya'da bir parka daha hayran olduk. Park bittikten sonra şehir merkezine uzanan yollar genelde kaldırım taşıydı, bisikletli ulaşıma (poponuzu seviyorsanız) pek de uygun değildi. Şehir merkezinde yalnızca bir noktada bisiklet kiralama dükkanı vardı, ellerinde sadece elektrikli bisiklet kalmıştı ve kiralama ücretleri pahalıydı. Sırt çantalarımızı koyabileceğimiz lockerlar olsa da pazar günü kapalıydı! Almanya'da seyahat ederken pazar günü ise nerelerin açık olduğundan iyice bir emin olmak gerekiyor. Tarihi şehir merkezinde dolaşmaya başladık, bölgenin karakteristik evleri hemen dikkatimizi çekti. Geleneksel Alman mimarisi sayılmayan, daha çok kuzeyde görülen bir mimari stille inşa edilen, 18yy'dan kalma evlerin arasında dolaştık. Binalar çok iyi korunmuş, renove edilse bile kültürel mirasın önemini hissettirecek şekilde onarılmıştı.

Birbirine bitişik üç veya dört katlı inşa edilen evlerin çatıları, yoğun yağışlarda bina içlerinde kuruluk sağlayabilmek ve direnajı kolaylaştırabilmek için oldukça dar açıyla, dik bir şekilde yapılmış. Alt kat pencelerde dikdörtgen tasarım tercih edilirken çatı katlarında oval veya yuvarlak pencerelerle çok tatlı bir görünüm elde etmişler.
Stade içinden kanal geçen bir kasaba. Kasaba merkezinde eski bir kargo gemisi olan, Kadıköy'deki boğa misali tüm yolların ona çıktığı ikonlaşmış bir bot ile karşılaştık. İsmi Willi imiş. 1926 yılında inşa edilip bir süre kullanıldıktan sonra denizcilik müzesi tarafından onarılıp Stade tarihi merkezinde kanalın ortasına demirlenmiş.
Bu meydanda çeşitli restaurant ve barlar yer alırken aynı zamanda 2 adet müze de yer alıyor. Birisi modern sanat müzesi diğeri tarih müzesi, girişleri 15 eur olan ve vaktiniz varsa kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerler olarak gösteriliyor. Biz pazar günü burada olduğumuz için maalesef ziyaret edemedik. Ama kanal kenarında bir barda kokteyl içip Willi'nin manzarasında keyfimizi çıkardık.

Stade'den bahsetmek gerekirse, küçük bir şehir olmasına karşın yine de belediye imkanları, toplu taşıması ve turistik özellikleriyle ön plana çıkıyor. Almanya'nın belki de en sevdiğim özelliklerinden biri olan nufüsun ve yatırımın dengeli dağılımı sayesinde Hamburg'da bulunan imkanların çoğuna burada da erişebiliyorsunuz. Genelde insanlar yaşam masrafları ve harcamalarını kısmak için Stade gibi küçük şehirlerde yaşayıp büyük şehirlerde işe gidiyorlar.
Kim bilir belki bir gün biz de yolda gördüğümüz çiftlik evlerinden birinde bahçemizi süsleriz..
Stade kampı, gezimiz buraya kadar. Bir sonraki gezimizde görüşmek üzere!

Onur